Omikron: Öldürme riski düşük olsa da bulaşıcılığı çok yüksek!

-
Aa
+
a
a
a

Matematik modellemeler ışığında, yeni varyantın öldürücülüğü daha az olsa da bulaşıcılığı çok yüksek olduğundan dolayı çok daha fazla risk barındırıyor. Bu varyantın hastalığı geçirenlere tekrar bulaşma riski de bulunuyor.

Omikron'un bulaşıcılığına dair illüstrasyon
Selim Badur'la Korona Günleri: 20 Aralık 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 20 Aralık 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(20 Aralık 2021 tarihine Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)

 

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, Feryal, herkese iyi haftalar!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Biraz önce programa girmeden önce size de söylemeye çalışıyordum, sizin ilk kez iyimser bir havayla programa başladığınızı düşündüm. Ben hemen Açık Radyo normlarına geri döneyim. Doğrusunu isterseniz böyle kendi kişisel bireysel düşüncelerimi söylemek gibi bir alışkanlığım yok, özellikle bu programda hep birtakım bilimsel verileri aktarmaya çalışıyorum. İlk kez bir şey söyleyeceğim: Bu hafta sonu pandemi öngörülenden daha uzun sürecek ve daha çok can yakacak gibi biraz karamsar bir düşünceye kapıldım. Nedenlerini birazdan söyleyeceğim, işler çok iyi gitmiyor, yani en azından iyiye doğru gitmiyor, bu hastalığın, bu enfeksiyonun yayılmasının üstesinden gelinemiyor. Baktığımız zaman 274 milyondan fazla olgu, 5.4 milyona yaklaşan da yaşamını yitiren insan var Covid-19 nedeniyle. Olgu sayısı günde ortalama 652 bini geçti. Kısacası eski duruma dönüldü. Hani bir dönem azalmıştı, günde 400 bin kadar olgu oluyordu. Son 28 günlük olguları ve olup bitenleri değerlendiren John Hopkins sıralamasında Türkiye yedinciliğe düştü. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya’dan sonra araya Polonya girdi. Polonya da bizi geçmiş durumda ama bu her şey demek değil, yani Türkiye’de de olgu sayısı her gün artıyor. Dediğim gibi yaptığınız testler sonucu PCR pozitiflerin sayısı, yeni vaka sayısı günde 19-20 bin. Bu tabii Türkiye’deki gerçek olgu sayısı değil. Dünya genelinde şimdiye kadar 8.7 milyar doz aşı kullanılmış; yine gelişmekte olan ülkelerin aşılama oranları çok düşük. Türkiye’de tam aşılılar, -bu ilginç çünkü dün kulağıma geldi, gerçek sayılar Our World Data’dan ya da haber portallarından takip edilmekte- Sağlık Bakanlığının aşılaması Türkiye’deki aşılama oranları çok yüksek gösteriliyor ama küresel kabul görmüş bir sitede Türkiye’de tam aşılıların oranı %60,14; yaklaşık 51 milyon kişi tam aşılı. Tabii tam aşılı dediğiniz zaman iki aşıyı kastediyorsunuz. Aslında gün geçtikçe rapel doz dediğimiz üçüncü hatırlatma dozuna ihtiyacın elzem olduğu, ihtiyaç olduğu söylenmekte. Şimdi haberlere geçerken önce bir minik bilgi; geçen hafta içinde sizler Açık Gazete’de bir konudan bahsettiniz, galiba plastik yem bakterilerinden bahsettiniz. 

ÖM: Evet.

Covid-19 tamam, ama SARS-1, MERS gibi enfeksiyonlar da can almayı sürdürüyor

SB: Buna ait bir cümle söylememe izin verin; petrol yiyen bakteriler var, biliyorsunuz özellikle okyanusta Mariana çukurunda saptanmıştı. Bakteriyi anımsatmak için, bakterinin adı Alcanivorax borkumensis, hani çok akılda tutulacak bir şey değil ama alkani boraks cinsi bir bakteri. Bu Biochemical Engineering Journal’da yayınlanan makalede 2018 yılında saptandı. İlginç olan bu bakteri hidrokarbonları parçalıyor, bunu parçalayacak enzimlere sahip. Denizleri kirleten petrol sızıntılarını temizlemek için Japonya’da filan bu bakteri türleri denize serpilip kullanıldı. Denizin üzerindeki petrol kirliliğini yiyor, parçalıyor. İlginç bir bakteri, halofilik özelliği var. Ne demek bu? Tuz varlığında üreyebilme, yüksek tuz konsantrasyonlarında üreyebilme, canlı kalabilme, canlılığını sürdürebilme özelliği var. Bu da okyanustaki deniz suyunda da yaşamasını sağlıyor. Bu da minik bir bilgi. 

ÖM: Pardon, burada iki şey sorayım; birisi yamyam bakteri diyebilir miyiz buna? Çünkü petrol ürünü zaten plastik…

SB: Yok, yamyam bakteri başka bir bakteriye verilen isimdi. Stafilokoklar var, et yiyen, yani bir cerahatlenmede bacakta, şurada burada, vb. yara olduğu zaman oradaki et dokusunu yiyen, onu tüketen…

ÖM: Tamam, bu da petrolden üreme bir şey olan plastiği yiyen…

SB: Peki Yamyam-2 diyelim ona!

ÖM: Yamyam-2 deyin! Bir de ikincisi… Peki bu kadar olağanüstü bir buluş bu, o halde niye bu bakterileri çoğaltarak plastik sorununu çözmüyorlar?

SB: Bu konuyu belki ayrı bir programda el almak gerekir, hani konuşabiliriz bunu, Güven beyle belki ortak bir şey yapılabilir çünkü bunun tabii birtakım kısıtlamaları var. Yaptığı zaman olumsuz tarafları da olduğu düşünüldü, o nedenle çok yaygın kullanılmıyor ama çalışmalar deneysel olarak yapılmış. Bakmak lazım, çünkü doğrusunu isterseniz Alcanivorax borkumensis bakterisine ait çok fazla bilgim yok, ama sadece kısa bir bilgiyi aktarayım dedim. 

İkinci bir nokta da biz sadece SARS-CoV-2’ye, Covid-19’a odaklanıyoruz ama biliyorsunuz bir de koronavirüslerin yol açtığı SARS-1 ve MERS vardı, Middle East Respiratory Syndrom hastalığı. Özellikle Arap yarımadasında, körfez ülkelerinde görülüyordu. DSÖ 17 Aralık’ta açıkladı, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 60 yaşlarında erkek bir hasta ateş, öksürük, solunum yetmezliğiyle hastaneye başvuruyor, Covid-19 düşünülüyor, testler yapılıyor; hepsi negatif, ama MERS testi pozitif. Bu enfeksiyon nedeniyle 2012-2021 yılları arasında 2583 kişi hastalanmış, 888’i yaşamını yitirmiş, yani mortalitesi, ölümcüllüğü çok yüksek, 30%’ların üzerinde, çok ciddi bir şey. O nedenle DSÖ sürveyans, yani izlemin yapılmasını, dikkatli bir şekilde yapılmasını ısrarla vurgulamakta. Bir diğer haber de Afrika’da Benin’den; koleradan 4 kişi öldü, bir kolera salgını var. Yani dünyanın farklı bölgelerinde farklı sağlık sorunları can almaya devam ediyor. Önemli enfeksiyonlar var; bunların birden yayılması, çoğalması ciddi sorunlar yaratabilir. Bunu söylememin nedeni, bu konuda düşünmemiz gereken, teknolojinin 21. yüzyılda, farklı alanlarda, iletişimde, üretimde, aşılarda çok ciddi ilerlemeler kaydettiği yadsınmaz bir gerçek, ama baktığınız zaman Covid-19’da olsun, diğer enfeksiyonlarda, örnekler vermeye çalıştığım enfeksiyonlarda olsun, hâlâ yetersiz kaldığı ya da teknolojinin kullanımındaki eşitsizliğin nelere yol açtığı görülüyor. Örneğin H5N1 gibi kuş gribi etkenlerinin hem Avrupa’da hem Asya’da tavuk çiftliklerinde ve doğal yaşamdaki kanatlılarda hızla yayıldığını görüyoruz. Bunların insana atlaması durumunda ölümcüllüğü çok daha yüksek olan enfeksiyonlar gündeme gelebilir. Tekrardan Covid-19’a üç minik haberle devam edeyim, sonra da şu omikrona birazcık değinmekte yarar var diye düşünüyorum. 

N95 maskeler zararlı mı?

Bahsedeceğim ilk konu, aslında nisan ayında gündemde olan bir konuydu: Bazı tür maskelerin sakıncaları. Bizde nedense bilimsel verilerden çok gazete haberleriyle filan insanlar önlemler almakta, sağlık alanındaki konuları değerlendirmekte. Bizde de görmüştük bu N95 maskeleri, daha sofistike, daha gelişmiş maskeler gibi değerlendiriliyordu ve bütün insanlar bu maskelerin peşine düşmüştü. İmkânı olanlar normal cerrahi maskelere oranla çok daha pahalı olan, içinde bir takım antiviral özelliği olan maddeleri içeren maskelerin peşindeydi. Bunlar Amerika’da NKN95, bizde N95 diye geçiyor ya da bunlar bilimsel olarak FFPQ maskeler diye tanımlanmakta. Bu maskelerin nisan ayında bir sorun oluşturduğu Kanada’da raporlandı. Dendi ki “Bu maskelerin içinde, antiviral özelliği olan nanopartiküller var, nanografen dediğimiz partiküller var. Bunların içinde insan için toksik cıva ve metal oksitler var, bunlar kullanılmamalı” dendi. Bu maskeyi üreten herhalde çeşitli firmalar vardı ama bir tanesi Shengquan grubu. Çin’de bu üretici firmanın yaptığı açıklamada Bbiz günde iki milyondan fazla maske üretiyoruz ve dünyaya satıyoruz” diyorlardı. İşte Kanada olsun, Belçika olsun bu ülkelerde yaygın olarak kullanılıyordu ama hayvan deneylerinde bunun toksik özelliği ortaya konunca “Hayır bunu yasaklayalım” dendi. Hatta o dönemde AB Başkanı Ursula von der Leyen bütün konuşmalarında bu maskeyi takıyordu ve insanlar örnek gösteriyorlardı. Daha sonra sakıncaları ortaya çıkınca Kanada maske kullanımını durdurdu ama nanografen içeren bu maskelerin tekrar gündeme geldiğini, çeşitli sağlık kuruluşlarının “Aman daha önceden uyarmıştık, bunu yapmayın!’ şeklinde uyarısı olduğunu gördük. Yani maske konusunda böyle bir kavram karışıklığı oluştuğunu söylemek istedim.

Biraz gülümsetecek iki ayrı haberle devam edeyim; birincisi, hani ne kadar güldürür bilemiyorum ama Fransa’da Garches’taki Raymond-Poincaré hastanesinde bir Covid-19 hastası, 57 yaşında kadın hasta yaşamını yitiriyor. Şimdi ilginç olan hastaneye geldiği zaman Covid bulguları var, kadın “Ben aşılıyım” diyor ve aşı belgesini gösteriyor. Bunun üzerine aşılı kişilere uygulanan tedavi protokolleri, yaklaşımları kendisine tatbik ediliyor ama çok süratle tablo ağırlaşıyor ve hasta ölüyor. Daha sonra eşinin açıklamalarından kadının aslında aşılı olmadığı, iş yerinde dışlanmamak ya da işini devam ettirebilmek için gerekli olan aşı karnesini ağustos ayında bir doktordan para ile aldığı, kendisinin aşı yaptırmadığı anlaşılıyor. Bu bir örnek olarak etrafa duyuruluyor, deniyor ki “Bu tip belge peşinde olanlar ya da bunu sağlayan hekim ya da sağlık çalışanları böyle sahtekarlıklar yaparsanız bu durum işte böyle olumsuzluklara yol açabilir, çünkü gerçekten aşılılara uygulanan protokol biraz daha farklı buna dikkat etmek lazım. Bu önemli bir nokta” diye Fransızlar altını çizmiş. Biraz daha gülümsetecek bir şey, ilginçtir, maalesef diyeyim, 2021 dünya güzellik yarışması ertelendi. Porto Rico’da yapılacaktı. Hem güzellik yarışmasına katılacak ülke güzellerinden hem de organizasyondan 97 kişi taranmış, 23’ünde Covid-19 saptanmış. Haberlerde belirtildiği şekliyle, Endonezya’nın Miss World’deki adayı Priscilia Carla Yules isimli bu hanımcağız, “Ya aslında ben pozitif çıktım ama ben iyileştim, hem fizik olarak hem de mental olarak iyiyim” diyor. Bununla dalga geçiyor haber ajansları, böyle bir durum var. 

Omikron'la vakalar arttı, Avrupa kısıtlamaları sıkılaştırdı

Omikrona ait gelişmelere baktığımız zaman İngiltere, Hollanda ve Avrupa ciddi oranda kapanmaya başlıyor. Neden Avrupa’da bu olgular artıyor da diğer ülkelerde, örneğin Latin Amerika’dan, Hindistan’dan, Asya’dan, Afrika’dan haber gelmiyor? Büyük bir olasılıkla buralardan veri akışında birtakım eksiklikler var, o nedenle; yoksa oralarda olmamasının imkânı yok. Bugün itibarıyla 89 ülkede omikron saptandı ve alınan önlemlere baktığımız zaman İngiltere garip bir şekilde Avrupa’da en fazla olgu bildiren ülke olarak görülüyor; herhalde sürveyans, yani izlem yaklaşımının güçlü olması nedeniyle İngiltere olguları saptıyor. Önce 70 bini aşmıştı, iki gün önce de hafta sonu 88.376  günlük olgu sayısı ki İngiltere… 

ÖÖ: Hepsi omikron vakası değil ama?

SB: Hayır, değil değil tabii, toplam Covid olgu sayısı, ama ocak ayının ortalarında günde yaklaşık 200 bin kadar omikron vakasının beklendiği, bu durumun gündeme gelebileceği, bu orana ulaşabileceği söylenmekte. Şimdi omikrona ait birtakım hesaplamalar çıktı, onlara değineceğim ama önce şu şirin haberi söyleyeyim: Omikron nereden çıktı? Çin’den çalışma geldi, Changshuo Wei ve arkadaşları diyorlar ki bu omikronun spike proteindeki, dışarıya doğru uzayan S proteinindeki mutasyonlar -ki sayıları 30’dan fazla- ve bütün bu değişimleri incelediğimiz zaman, bunun insanda meydana gelmesi mümkün değil. Bu nedenle büyük bir olasılıkla insandan bir başka canlıya sıçradı geçti, o canlıda birtakım değişimlere uğradı ve tekrar insana bulaştı. Peki o canlı ne? Yaptıkları çalışmada fareler olduğu anlaşılmış. Omikronda oluşan mutasyonlar fındık faresinde gerçeklemiş ve tekrardan fındık faresinden insana geçmiş. Böyle bir çalışma var. 

Bir diğer önemli nokta, Pfizer’in yöneticisi ya da genel müdürü “özellikle Covid-19 pandemisinin 2024’e sarkacağına artık eminiz” gibi bir açıklama yaptı ki ilginç bir açıklama, kimden ne geldiği de önemli. Nitekim benim başlangıçtaki karamsar yaklaşım nedenlerinden bir tanesi, şimdi biliyorsunuz 12 yaşa kadar, gençlerde de erişkinlerde kullanılan, 30 mikrogram antijen içeren, immünojen içeren aşılar kullanılıyordu.Üreticiler 12 yaş altında 5-12 yaş grubuna, 1/3 oranında azaltılmış antijeni olan, virüsü olan aşıları gündeme getirmişlerdi: 10 mikrogramlık aşılar. İlk çocuklara uygulandı. Biliyorsunuz FDA 5-12 yaş grubuna onay verdi. Birçok gelişmiş ülke 5-12 yaş grubunu aşılamaya başladı. Sonuçta ilk bulgular bu dozda aşının hemen hemen hiçbir işe yaramadığı o nedenle doz ayarlaması yapılıp çocuklara farklı bir yaklaşımın gerekebileceğini gösterdi. Yani oldukça üzücü ya da karamsar bir tablo.

ÖÖ: Bu aşılar konusunda, omikrona karşı etkililik konusunda sanırım farklılıklar ortaya çıktı

SB: Evet, şimdi ona da değineceğim. Bir de şu Hollanda’ya ait bir bilgiyi aktarayım; Hollanda’da cumartesi gecesi Başbakan Mark Rutte televizyona çıktı, “Size kötü haberlerim var, oldukça karamsarım, bunları açıklamak zorundayım. Pazar gününden itibaren14 Ocak’a dek tekrar kapanıyoruz” dedi. Cuma günü Hollanda’da toplam 15,433 olgu saptanmış. Ameliyatların artık ötelendiğini, ertelendiğini açıklıyor. Tüm restoran, kafe, müze, konser salonları, spor salonları, bunlar 14 Ocak’a kadar, Ocak’ın ortasına kadar kapatıldı. “Noel yemekleri hariç eve ancak iki kişi misafir, konuk alabilirsiniz” dedi. Noel tatilini okullar için bir hafta öne çekmişlerdi. Bu tatili 9 Ocak’a kadar sarkıttılar, yani yaklaşık 18 Aralık’tan 9 Ocak’a kadar okullar kapalı. Londra alarmda, Paris alarmda, Fransa şimdiden açıkladı Champs-Élysées Meydanında ya da caddesinde yılbaşı konserleri, havai fişek gösterileri bunların hepsi iptal edildi. Belirli bir tarihe kadar tüm sağlık çalışanlarına ilk yardım ekiplerine rapel dozları zorunlu hale getirildi. AB’nin bir açıklaması var, daha doğrusu ECDC’nin, Avrupa CDC’nin. Bu ilginç bir açıklama, 15 Aralık’ta yaptığı alarm veren açıklamada aşıların tek başına omikronun oluşturacağı yıkımları engelleyemeyeceğinden dolayı risk derecesini yüksekten çok yükseğe çıkardılar. Yılsonu kutlamaları ve seyahatlere dikkat çektiler. Daha fazla ülke örneğine değinmeyeceğim ama Yunanistan’dan Japonya’ya, Nijerya’dan ABD’nin New York eyaletine, bütün buralarda çok sert önlemlere geri dönüşler gözleniyor. Japonya’ya da değinmeyeceğim dedim ama şunu söylememe izin verin: Japonya’da ülke dışında kalan birtakım işçiler ve öğrenciler ülkeye giremiyorlar. Yaklaşık 80 bin kişiden fazla insan Japonya’ya girebilmek için vize bekliyor ve Japonya bunları öteliyor, bütün sınırlarını kapamış durumda. 

Badur: "Neyin nasıl ölçüldüğünü bilemediğimiz Türkiye konusunda yorum yapmıyorum"

ÖM: Ben de bir şey sorabilir miyim bu arada? Peki Türkiye’den bir önlem var mı? Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin açılış oturumunda açıklamalarda bulunmuştu ve…

SB: Bulaşıcı hastalıklara ait bir açıklama.

ÖM: Zirvenin açılış oturumundaki konuşmasında, “Afrika ile 15 milyon doz aşıyı paylaşmayı planlıyoruz” dedi. Yani bu önemli bir açıklamaydı ama Türkiye’nin kendisi de biraz önce sizin de söylediğiniz gibi vaka sayılarında kaçıncı? Şu anda bakınca altıda görünebiliyor, yani dünyanın en yüksek vaka sayılarından birine ve oldukça da yüksek, 19. da vefat sayılarına sahip bir ülkede epeyden beri hiçbir tedbirden bahsedilmiyor. Bir şey yapılması düşünülmüyor mu?

SB: Adı geçen ülke diyeyim, bu ülkede verilerin hiçbirisinin ne kadar sağlıklı olduğu, neyin ne için yapıldığı… Mesela PCR testi diyelim ki bu ülkede 250-300 bin günlük PCR testi yapıldı, 19-20 bin pozitiflik sağlandı. Bu test kime yapılıyor? Biz bunu bilmiyoruz ki! Yani klinik bulguları olanlara mı? Yurtdışına gitmek için PCR negatiftir belgesi almak için test yaptıranlar dahil mi? Temaslılar dahil mi? Kime yapıldığı net değil, bilmiyoruz. O nedenle hep söylediğim bir şey var: 250-300 bin kişi yerine siz 500 bin, bir milyon kişiyi tarayabilseniz, bir günde olgu sayınız günde 20 binden 30-40-50 bine çıkar. O nedenle sağlıklı bir veriye ulaşmak, neyin nasıl yapıldığını anlamak mümkün değil. Bakın, aşılama konusunda biraz önce belirtmeye çalıştım, ‘Our World in Data’da Türkiye için %51 oranında tam aşılı deniyor ama Sağlık Bakanlığının açıklamasını hafta sonu duydum, orada oran çok daha yüksek. Yani neyin nasıl ölçüldüğünü bilemediğimiz, doğrunun ne olduğunu bilemediğimiz için açıkçası Türkiye konusunda yorum yapmıyorum. Bunu Kayıhan Pala ve Osman Elbek daha iyi yapıyorlar, onlara bırakıyorum perşembe günleri. 

ÖM: Biraz önce Hollanda’dan Japonya’ya kadar örneklerini verdiniz, zorunlu olmayan işletmelerin gayet bir ay kapatılması gibi ciddi önlemler var. Fransa’da da, İngiltere’de, şurada burada ama Türkiye’de hiçbir şey yok.

SB: Evet, yani herkes, yaşayanlar, dinleyiciler görüyorlar sokaklarda ne olduğunu, alışveriş merkezlerinde ne olduğunu. İnsanlar batı ülkelerinde, Fransa’sından Japonya’ya, Almanya’dan New York’a kadar evlere kabul edilecek kişi sayısındaki kısıtlamayı konuşuyorlar, bunu uyguluyorlar. İşte New York’ta çocukların restoranlara girmesi ya da spor yapabilmesi için aşı zorunluğu getiriliyor. 5-11 yaş grubunda ikinci doz aşı olanların oranı New York’ta 19% kadarmış ama bir yandan da bu aşının çok da etkili olmadığı, yani o yaş grubuna kullanılan dozun etkili olmadığı söyleniyor. İşte Hollanda Başbakanı’nın açıklaması var, dediğiniz gibi Yunanistan’dan haberler var filan. 

ÖM: Esin Davutoğlu Şenol’un da T24’teki açıklamasında “Biyolojik, matematik modellemeler birkaç ay içinde tüm yerküreyi kaplayacağını düşündürüyor.”

SB: Esin’in o yazısı önemli ve çok da doğru, katılıyorum.

Matematik modellemeler omikron'un hafife alınmaması gerektiğini gösteriyor

ÖM: “Kısıtlamalar dahi yetersiz kalacak” diyor. “Pandeminin en uzun gecesi” başlıklı yazısıyla müştereklerin trajedisi üzerine çok ciddi bir uyarıda bulunmuş. 

SB: Arjantin’de de sosyal patlama eşiğinde. Biz bir süreden beri yoksulluk ve enflasyon, dayanılmaz boyutlarda borçlanmadan Latin Amerika’yı unuttuk biliyorsunuz. Kasım 2021’de enflasyon oranı %51 olmuş. Yani 2001-2008’de yaşadıkları o ciddi ekonomik krizlerin eşiğindeler, toplumun da %44’ü artık fakirlik sınırına dayanmış durumda. 

Bütün bunlar olup biterken omikrona bakalım. Biliyorsunuz omikron üzerinde durulması gereken önemli varyantlar grubunun beşincisi. Daha çok bulaşıcı ama hep dendi ki “Daha hafif hastalık yapıyor” ve hatta iyimser bir yaklaşımla “Dünyada hızla yayılan virüsler yakında tamamen bu tip bir virüs olacak, çünkü çok hızlı yayılıyor”, “E hafif de… Enfeksiyon oluşturuyorsa o zaman belki de pandeminin sonu”. Hayır, öyle olmadı, çeşitli matematik modellerle farklı bir durum gösterilmeye başlandı. İngiltere’den bir matematik model diyor ki “Öldürme hızı binde sekiz, çoğalma oranı da 1.1 olsun”, bu klasik Wuhan suşu, yani başlangıçta bildiğimiz Covid-19 etkeni, 30 günde 129 kişi hayatını yitiriyordu. Eğer öldürme gücünü matematik modellerle %50 oranında arttırırsanız, aynı sürede 30 güne 129 değil 193 kişi ölecek ama öldürme gücünü azaltın, buna karşılık bulaş gücünü %50 arttırdığınız zaman ölüm oranı 120’lerden 978’e çıkıyor. Yani çok daha hızla yayılan bir virüs öldürmesi düşük oranda da olsa çok daha fazla insanın hastaneye yatması ve ölmesine yol açacaktır. Bu unutulmamalı, yani bu “Aman ne kadar hafif hastalık yapıyormuş, çok da ciddi değilmiş, çok da süratli yayılıyormuş ama iyi imiş bu virüs” demek yanlış bir yaklaşım.

ÖÖ: Bir de galiba salgının ilk döneminde İtalya örneğinde olduğu gibi sağlık sistemini çökertmesi ve bundan kaynaklı ölümlerin artması durumu da var.

"Aşılar çok önemli ama asla %100 koruyucu değil"

SB: Şimdi bulaş miktarı gerçekten fazla. Aile içindeki bulaş %19 oranında, delta’da % 8’di.Bunda yaklaşık 3.2 misli daha fazla ev içi bulaş oluyor. Bulaşma aşaması, yani bir kişi omikronu aldıktan sonra bulaştırma aşamasına, sürecine geçişi 5.2 gün sürüyor. Aşılarla nötralizasyon, yani aşıların ya da hastalık geçirdikten sonra insanda oluşan antikorların bu virüsü ne kadar nötralize ettiği araştırılmakta. İki doz mRNA aşısı alanlarda nötralizasyon özelliği 40 misli azalmakta, 40 kez daha düşük, bu önemli bir nokta. Hastalık geçirenlerin serumlarıyla kıyaslandığında bunların bağışıklığı ilginç bir şekilde daha etkili. Yani doğal enfeksiyon ile aşılama sonucunda oluşan bağışıklığın farkı omikronda çok net ortaya çıktı. Ancak bu demek değildir ki her hastalığı geçirenler omikrona dirençli. Hayır, re-enfeksiyon dediğimiz, bırakın başka bir varyantla oluşan hastalığı geçireni, omikron ile oluşacak enfeksiyonu geçiren bir kez daha hastalığa yakalanıyor, diğer varyantlara oranla re-enfeksiyon olasılığı yüksek. Bu arada bu birazcık ayrıntı ama omikronun iki alt grubu var, bu çok fazla değinilen bir şey değil. Bir tanesi BA1, varyantın bütün klasik karakteristik mutasyonlarını taşıyor. Bir diğeri BA2 daha az görülüyor ama Bu BA2’nin özelliği, S genindeki bir farklı özellik nedeniyle omikronların küçük bir bölümü BA2 grubundan, bunlar da “S gene target failure” dedikleri PCR’la saptanamayan olgular. Bu da önemli, yani omikronla enfekteyseniz, bu ender görülen BA2 ile enfekte iseniz sizin PCR testiniz başından itibaren negatif çıkacaktır. Bu da üzerinde dikkat edilmesi gereken, düşünülmesi gereken bir nokta. Sonuç, Uluslararası İlaç Üreticileri Federasyonu (IFPMA) demiş ki “2021 yılında 11 milyar doz Covid aşısı üretildi. Bu teknolojide ve aşı üretiminde çok büyük bir devrimdir. İnsanlık tarihinin en fazla aşı üretilen sürecidir” demiş. Evet, aşılar dört dörtlük, 100 % koruyucu değil ama şu an için maske, fiziksel mesafe, el hijyeni ve havalandırma gibi non-farmasötik dediğimiz önlemlerle birlikte aşılar hâlâ geçerliliğini koruyor. İki doz aşı önemli, üçünü doz rapelin yapılması gerekli, hangi aşıyı yaptırdıysanız yaptırın ama üçüncü dozla bağışıklanmak önemli. Fakat ne yaparsanız yapın yine de tam koruma sağlanamıyor, bunu unutmamak lazım. O nedenle gerçekten aşılıysak da davranışlarımızda bir rahatlamaya gerek yok. Unutmayalım, aşılar çok önemli ama asla %100 koruyucu değil. Aşılanma başvurulması gereken en önemli sağlık önlemi. Bunun yanında da bu maskeyi, fiziksel mesafeyi unutmamak lazım. 

Bitirirken futbol meraklılarına bir haber: Hastalığın yayılmasıyla beraber İngiltere başta olmak üzere birçok ülkede, Amerika’da, Avrupa’da hem futbol hem Amerikan futbolu, rugby gibi bir takım spor faaliyetlerinin yasaklandığını, kısıtlandığını görüyoruz. Bu da böyle bir spora yansıması. Bunu Alp Ulagay ile konuşursunuz diye düşünüyorum. Bir de tabii 2022’de ne olacak? Allahtan daha sofistike, daha etkili, daha yararlanılacak ikinci jenerasyon aşılar geliyor. Bunların üçüncü faz çalışmaları yayınlanmaya başlandı. Bunlarda daha iyi sonuçlar alınıyor ama yine elimizde şu andaki aşıları küçümsememek, yadsımamak, önemlerini vurgulamak ve aşılamayı arttırmak gerekiyor. Ben burada durayım, size iyi haftalar dileyeyim.

ÖM: Çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere.

ÖÖ: Görüşmek üzere 

SB: Sağ olun!